GİRİŞ
Futbolda her oyuncu orijininde diretir ama zaman ilerledikçe hem son sürat modernleşen oyunda tutunabilmek hem de güvendiği teknik adamlarla serüven yazıp târihe geçmek için oyun tarzlarını ve pozisyonlarını dönüştürürler. Şâir İsmet Özel "Yola ikna edilmişlerle değil inanmışlarla çıkılır." der ama bu tespit futbolda her zaman geçerli değildir. Futbolda hem inanıp hem de ikna edilen oyuncular büyük işler başarabilmektedir. Futbol duygusal bir spordur. İnsanlar duyguları olan canlılardır. Teknik direktörün tavrı yüreklendirir sunduğu taktiksel şablon ise ikna eder. Bu yazıda: Geçirdikleri dönüşümle modern oyunun ikna edilmiş ustaları arasına girmeyi başaran oyunculara değineceğim. Bu yazı umarım futbolun taktiksel derinliğine ilgi duyan ve futbolu modern oyunun perspektifine uygun şekilde ele alan futbolseverler için ufuk açıcı olur. Her insan yazdıklarının bir şeye değmesini ister umarım bu yazı bir şeylere değer ve ilham verici olur. Dikkatli ve keyifli okumalar dilerim.
DECLAN RİCE
Futbolda ortalama bir tekniğe sâhip stoperler bâzen defansif orta saha pozisyonunda kullanılabilir ortalama üstü defansif meziyetlere sâhip olan defansif orta sahaların da gerektiğinde stoper pozisyonunda ikâme edildiğine rastladığımız ânlar olur fakat stoperden defansif orta saha pozisyonuna merkez oyununun çeşitli temel donanımlarında bu denli gelişim gösterip hâttâ bazılarında elitleşip de orta sahaya evrilmeyi başarabilen oyuncular bir istisnâ teşkil etmektedir. Üstelik bu dönüşümü, stoper orijininin getirdiği katı defansiflikten ibâret kılmayıp UCL'de Real Madrid'e 2 duran top golü atacak kadar ve takımının uzun pasörlüğündeki kilit oyuncular arasına konumlanacak bir seviyeye gelip de gerçekleştirmek gerçekten büyük bir iş. Rice bunu ustalıkla başardı. Rice, sahada kendisine bir yer bulmak için evrilenlerden değil. O, yetersiz bir stoper değildi. Ama merkez defansta, defansif orta saha pozisyonundaki kadar elitleşemeyeceğinin farkındaydı. Üstelik topla ilişkisi bir stopere göre çok ama çok üst seviyeydi. Bir başka deyişle hortumu delen su misâli stoperden yırtılarak defansif orta saha pozisyonuna doğru aktı. Stoperlik etiketini tekniğiyle deldi. Bu sebeple Rice'ın West Ham United dönemindeki antrenörü David Moyes, oyuncusunu defansif orta sha pozisyonunda ilk defa 90 dakika deneyen teknik adam olarak Rice için bir dönüm noktasını başlattı. Bu dönüşüm sürecinin ileride EPL'nin merkez denklemindeki dengeleri de etkileyeceğini kim tahmin edebilirdi?
JOELİNTON
Joelinton futbol sahnesine bir santrfor oyuncusu olarak çıksa da hiçbir zaman net bir son vuruşçu-bitirici olamadı. Ama o, ziyân edilemeyecek kadar değerli bir sistem taşıydı. Joelinton Recife, Rapid Wien ve Hoffenheim'da ağırlıklı olarak santrfor pozisyonunda görev aldı. Bireysel yeteneği kısıtlıydı. Kezâ bitiriciliği de. Ama dinamik, vizyoner, taktiksel zekâsı yüksek ve bağlantı oyununa müsâit bir profil olduğunun sinyallerini fazlasıyla veriyordu. Joelinton'un Rapid Wien serüveninde Goran Djuricin ve Damir Canadi onu genellikle santrfor olarak kullansalar da sol kanat, sağ kanat ve forvet arkası pozisyonunda da gözlemlediler. Fakat Joelinton, Ada'ya gitmeden önceki son sezonunda Bundesliga'da yine santrfor olarak görev aldı bu pozisyonda 9 gol atıp 7 de asist yaparak 43.5m€ karşılığında Newcastle United'a transfer oldu.
ANDREA PİRLO
Pirlo kariyerinin başında bir on numaraydı. Fakat bu pozisyona göre dripling becerisi, sürati ve tabela üretkenliğinin yetersiz kalması sebebiyle pozisyonel bir dönüşüm yaşadı ve futbol târihinin en ikonik registaları arasında yerini aldı. Hâttâ Pirlo'ya en iyi regista desek yanılmış olmayız. Çünkü o, m bu rolün tanımını kendisiyle eşitledi... Pirlo her zaman topla iyi vedâlaşan (pas-şut) ve onu iyi karşılayan (ilk kontrol) bir oyuncuydu ama topla flörtleşme (top taşıma, onu saklama, onunla ilerleme yani dripling) konusunda sınırlıydı işte bu sınırlılık ve skorcu kimlikten uzak oluş handikapları kâğıt üzerinde bir eksi gibi görünse de Pirlo'yu ve modern oyunun yakın târihini derinden etkiledi. Bu dönüşüm sürecinde Pirlo'nun oyun profili dışında 2001'de Baggio'nun da forvet arkası-on numara pozisyonunda Pirlo ile forma savaş vermesi etkili oldu. Teknik adam Mazzone, Pirlo'nun Baggio'dan daha vizyoner ve daha iyi bir pasör olduğunu biliyordu fakat Baggio daha yetenekli, estetik ve üretkendi. Ancelotti ile zirveye çıkacak olan "Pirlo registalığının" temelleri Brescia'da Mazzone önderliğinde bu şekilde atıldı.
MATHEUS CUNHA
Matheus Cunha da listede yer alan pek çok hücum ağırlıklı oyuncu gibi kariyerinin başından itibâren hücumun farklı bölgelerinde şans buldu. Bilhassa santrfor ve çizgide değerlendirilen Matheus, kompleliği ve yeteneğiyle olumlu sinyaller verse de takım oyuncusu olabilme ve süreklilik çizgisi tutturma hususundaki başarısızlığıyla bir türlü hayâl edilen noktaya erişememişti. Atletico'dan Wolves'ın yolunu tuttuğunda komple profilinden ve yeteneğinden şüphe edilmeyen ama nasıl bir katkı sunacağı tartışılan bir oyuncu durumundaydı. Wolves'ta kariyerinin genelinin aksine santrfor ve kanat forvet misyonlarından uzaklaşıp daha merkezî ve çok yönlü bir rol üstlendi. Santrforda da kullanılmasına rağmen daha çok forvet arkası ve on numara pozisyonlarında Wolves'ın hücumunun ana etkenleri arasına dâhil oldu. Matheus, top sürme kabiliyeti, bağlantı oyununa yatkınlığı, özel yetenek seti ve topsuz oyunda da sahaya karakter ve arzu yansıtması sebebiyle oldukça modern ve çok yönlü bir oyuncuya evrildi. Bu durum üzerinde Garry O'Neil ve Vitor Pereira'nın ona daha özgür bir saha içi misyon ataması doğrudan etkili oldu. Cunha da bu özgürlüğü topsuz oyun saldırganlığıyla perçinledi ve kendisine sunulan bu pragmatist lüksü şımarıklık-tembellik boyutundan uzaklaştırdı. Matheus bu yaz Manchester United'ın yolunu tuttu. Matheus gibi özel yetenek seti geniş, komple ve istekli oyuncular tek başlarına da hikâye yazabilirler ama EPL ve La Liga gibi üst seviye liglerde, oyuncuların performans grafiği bireysel donanımdan ziyâde takımın kadro rotasyonu ve taktiksel anlayışına daha çok bel bağlamaktadır. Pek çok futbolsever saha içi özgürlüğün ve komple profilinin temel oluşturduğu performatif ivmelenişiyle zirve dönemine merhaba dediğinin sinyallerini fazlasıyla veren Matheus Cunha'nın serüvenini büyük bir heyecânla tâkip ediyor.
OUSMANE DEMBELE
Dembele, Borussia Dortmund kariyerinde çok göz alıcı, efektif ve sâdece yeteneğiyle sivrilen bir çizgi forvetiydi. Barcelona serüveninde bekleneni asla veremedi. Kendisini mesleğine yeterince adamadı. PSG'ye gidişinde pek çok kişi onun artık bir yan rol oyuncusu olacağını, alacağı dakikaların ve takım içi kilit rol yoğunluğunun azalacağını düşünmekteydi fakat Luis Enrique Dembele'yi komple bir forvet olma konusunda başarıyla iknâ etti. Dembele yeni serüveninde, genelde top kendi takımındayken çizgiye konuşlanmaya eğilim gösterse de bilhassa rakip takımın bulid-up sekanslarında yaptığı ön alan presiyle çok caydırıcı bir santrfora dönüştü. Enrique, Dembele'nin zihninin içine girdi ve onu olumlu anlamda manipüle etti. Gamsız Dembele, üst düzey çalışkan ve çok yönlü bir oyuncuya dönüştü. Sâdece çizgiyi domine etmekle kalmadı bâzen hareketli bir mobil pivota veya gezgin bir ikinci forvete sıkça dönüştüğü anlar izletti. Dembele PSG'nin tek santrforu olarak onu tercih edip sahaya dizildiği maçlarda bile ikinci santrfordu. Bu nasıl olur demeyin... Dembele çalışkanlığı, ısrarcılığı, yeniden ivme kazanma azmi, sürati, patlayıcılığı, alan açma ustalığĵ ve dripling kabiliyetiyle dâima başta kanat partnerleri olmak üzere çevresindekilerin forvetleşmesine zemin hazırladı. Dembele, bu yazıda yer alan futbolcuların genelinin aksine doğrudan mevkisel bir değişim yaşamadı. O, Enrique ile felsefî ve işlevsel boyutta büyük bir dönüşüme merhaba dedi. Bu süreç PSG'ye bir UCL, Enrique'ye görkemli bir kariyer hatırası, Dembele'ye ise eski ışıltısını armağan etti...
JAVİER MASCHERANO
Javier Mascherano, Pep'in Barça'sına dâhil olmadan önce defansif orta saha pozisyonunda görev yapıyordu. Liverpool'da Xabi ve Gerrard ile kurduğu trionun defansif sigorta rolünü üstleniyordu. Mascherano; dinamizmi, cesâreti, agresyonu, caydırıcı temaslı oyunu, pozisyon bilgisi ve top çalma yeteneği sâyesinde EPL'nin en etkili defansif orta sahaları arasına girmeyi başarmıştı. Pep'in Barça'sında ise defansif orta saha pozisyununda âmiyâne tâbirle 6 numarada Busquets vardı. Busquets, Pep'in set oyunu için çok ideal bir isimdi dolayısıyla sistemsel bir dokunulmazlığa sâhipti. Pep, Mascherano'yu 6 numarada denedi fakat Barça'nın kusursuza yakın set oyunu için pas kalitesi ve geçiş sorumluluğunu yönetebilme bakımından Arjantinli defansif orta sahasının yeterli olmadığını fark etti. Abidal'in sağlık problemleri ve Puyol'un da yaşı sebebiyle Pep, Mascherano'yu Pique'nin yanında konumlandırdı ve Barcelona târihinin en etkili stoper tandemlerinden birini oluşturdu. Mascherano, ortalama bir stopere göre kısa oluşunu atikliğiyle gideriyordu.Temaslı oyundan asla kaçmıyordu ve hepsinden de önemlisi temas iq'su çok yüksekti. Temaslarının şiddet dozajını çok iyi ayarlıyordu. Bu vasıflarına üst düzey pozisyon bilgisi ve pas ritmini aksatmayışı da eklenince -evet, Mascherano kaliteli bir pasör değildi 6 numarada oynayabilecek kadar kilit pas repertuarı ve pas sürekliliği, vizyonu yoktu ama dâima güvenli neredeyse sıfır riskli denilebilecek pas tercihleri ve çabuk karar vermesi sebebiyle stoper pozisyonunda takımın önemli bir pas kozuna evrildi- Mascherano'nun Barcelona serüveni tahmin edilenden çok daha parlak geçti. Mascherano, boy ve saf güç dezavantajı sebebiyle stoper pozisyonunda nasıl bir ritim tutturacağı tartışılan bir oyuncuydu ama Pep'in kendisine doğru misyonları ataması ve taktiksel adaptasyon yeteneği sâyesinde modern futbolun iknâ edilmiş ustaları arasında yerini aldı.
MEMPHİS DEPAY
Depay kariyerinin başında ultra yetenekli bir kanat forvet potansiyeli taşıyordu. Manchester United'a transfer olduğu süreçte sıradan bir kenar hücumcu değil dünya futbolunu domine edecek bir forvet beklentisiyle karşı karşıyaydı. Depay, çizgide zaman zaman elit seviyeye yakın performans örnekleri sunsa da bu başarısına süreklilik vasfı kazandıramadı ve kariyer ivmesi olumsuz yönde etkilendi. Depay'ın önünde iki seçenek vardı ya ortalama bir çizgici olarak klasman düşmeyi kabullenerek kariyerine devam edecekti ya da elit seviyede kalması için en ciddi verimi sunacağı pozisyona evrilecekti. Depay tercihini ikinci seçenekten yana kullandı ve merkez hücum oyununu büyük bir vizyonerlikle öğrendi. Geniş alan becerisi köreldikten sonra gittikçe gelişen dar alan becerisi de ona pivot santrfor pozisyonunda ölümcül bir koz kazandırdı. "Pivot" kavramı hücumcular için kullanıldığında genellikle akla Dzeko, Koller, Zigic, Giroud gibi uzun boylu oyuncular gelir fakat pivotluk fizikal bir kavramdan ziyade saha içi işlevle doğrudan alâkalıdır. Dolayısıyla pivotal işlevleri üstlenebiliyorsa 1.75'ten kısa bir oyuncu da pivot olarak nitelenebilir. Depay, uzun boylu pozisyon işlevdaşlarına göre mütevâzı bir fizikalite ama onlardan artı olarak üst düzey dar alan patlayıvcılığı ve topla temaslarındaki dikineliği sayesinde üst seviye bir pivota dönüştü. Geçen yaz sürpriz bir şekilde Brezilya ligine giden Depay, birkaç ligin dışındaki tüm liglerde çok ama çok etkili ve hatta elit seviyeye yakın bir geçiş kozu olabilirdi. Depay, hâlen futbolseverler arasında tavır açısından ortası olmayan bir sporcudur. Seven çok sever sevmeyen hiç takdir etmez. Depay'ın itici tarafları olsa da sonuçta benim apartman komşum olmadığı için ben futboluyla ilgileniyorum. Benim için değerlendirme kıstası futboldur. Bu özel mobil pivotun en kısa sürede Avrupa futboluna dönmesi dileğiyle.
KAİ HAVERTZ
Arteta'nın Arsenal'inde tam anlamıyla joker bir oyuncu profiline evrilen Havertz'in mevkisel dönüşümü saha içi konumlanış olarak dikey ve geriye atılım şeklinde mekik dokudu. Havertz, Bayer Leverkusen'de klasik bir oyun kurucu on numara rolü üstlendi. Sıkça denediği çapraz koşuları ve topla temas etme arzusu sebebiyle forvet bir karakter sergilemeyi de asla ihmâl etmedi ve kısa süre içinde parlayıp Ada futbolunun yolunu tuttu. Bayer'de zaman zaman kenar koridorların iç kısmında kullanılsa da ana görev alma yoğunluğu orta ofans pozisyonundaydı. Havertz, Almanların mekanik oyuncu yetiştirme tarzından fazlasıyla nasibini almış bir oyuncu. O, kariyerinin en bıçkın dönemlerinde bile yeteneğiyle değil disiplini, taktiksel esnekliği ve oyun zekâsıyla parıldayan bir oyuncu oldu. Havertz'in Chelsea dönemi ise oyuncunun en çok eleştirildiği dönem olma niteliği taşıyor. Chelsea-Havertz ortaklığının verimsiz olmasının en büyük sebebi profil olarak sınırları ve eksikleri keskin olan Havertz'in Chelsea'nin teknik direktör özelinde en kaotik dönemine denk gelmesidir. Havertz sıkça kesik yiyen 9 numara rotasyonu nedeniyle bağlantıcı bir sahte 9 olarak ciddi şekilde denendi. On numara ve iç koridorlarda da süre bulmasına rağmen Chelsea'de kalıcı olamadı. Yoğun bir misyon üstlenemedi ve modern futbolun jokerleri arasına adına yazdıracağı Arsenal'e transfer oldu. Arteta oyuncuyu hibrit bir modelde kullandı bâzen klasik bir oyun kurucu bazen kenarlardan merkeze deplase olan bir kanat oyuncusu ve en sık şekilde sahte bir 9 yahut bağlantıcı bir forvet arkası olarak takımına verim sağladı. Havertz hâlâ eleştiriliyor. O kötü bir futbolcu değil zeki, bağlantı ustası, teknik olmasına rağmen kariyerinin başlangıcındaki ivmesiyle şu anki takım içi rolü kıyaslandığında pek çok futbolseverde bir hayal kırıklığı ortaya çıkıyor. Her oyuncu başrol olacak diye bir kâide yoktur. Havertz çok kaliteli bir yan rol oyuncusu. Eksileri elbette var; hantal ve tempo yetersizi, psikolojik ritmi zikzaklı, fiziksel olarak sınırlı, temas odaklı oyunda siliniyor ve zaman zaman saç-baş yolduran bir son vuruş örnekleri de sergileyebiliyor. Fakat her şeye rağmen Arteta onun güçlü yönlerine eğilerek oyuncusundan verim almayı başardı ve ekonomik boyut olarak sıkça eleştirilen Havertz transferini "kazık transfer" damgasından kurtarmayı başardı. Havertz bir yıldız değil. Kitleleri ardından sürükleyecek bir karizması, takıma öncülük edecek agresyon ve liderliği, gole yakın konumlanmasına rağmen kilit rol üstlenecek bir yeteneği yok ama o modern futbolun hararetli çarkları arasında kullanma kılavuzunu bilen teknik direktörlere farklı kurgular sunabilecek kapasiteye sâhip bir oyuncu. Havertz, keyifle değil dikkatle tâkip edilecek bir oyuncu tabii günündeyse...
ANTONİO VALENCİA
Antonio Valencia hiçbir zaman göz alıcı bir oyuncu olmadı. O, takımı üzerine kuracağınız bir oyuncu değildi ama bir teknik adamın gece başını yastığa koymadan önce düşlediği agresif, baskılı ve hücum temelli bir takımın as kadrosunda yahut rotasyonunda görmeyi arzulayacağı yüksek karakter sahibi bir oyuncuydu. Antonio, kariyerinin başında bir kanat forvetti. Bu pozisyon için üretkenlik bahsinde yetersiz kalsa da dinamizmi ve gücüyle birtakım ekstralar sunuyordu bilhassa savunma oyunundaki isteğiyle... Antonio, Manchester United kariyerinde büyük bir dönüm noktasıyla karşılaştı ve beke evrildi. Bu pozisyondaki ilk 90 dakikalarında savunmacılığın temel sezgilerine sâhip olmadığı, orijininde bu vasıflar bulunmadığı için bâriz pozisyon bilgisi hataları yapsa da Ekvadorlu modern oyun gladyatörü asla yılmadı ve dersine çalışan bir öğrenci gibi bu pozisyona çalıştı ve onu öğrendi. Manchester'ın dar rotasyonu sebebiyle orinininde de zaman zaman kullanılan Antonio bek pozisyonunda sürekliliği çok yüksek bir performans sundu. Kanat Valencia belki daha ideal bir profil olabilirdi ama futbolun yakın târihinde iz bırakamazdı. Orijininden ödün vererek modern oyunda tutunabildiği bu kritik Manchester United süreci onu, modern oyunun adaptasyonu en yüksek oyuncuları arasına soktu. Valencia dönüşümüyle sâdece kariyerindeki bireysel başarısıyla değil atletik ve güçlü ama teknik ve skorculuk bakımından kısıtlı kalan pek çok kanat oyuncusuna da ilham vermeye devâm ediyor.
MARCEL SABİTZER
Sabitzer, Admira Wacker forması giyerken çok sayıda mevkiye konumlanıp pozisyon belleği ve taktiksel esneklik konusunda mümbit bir ortamda futbola başlamıştı. Kariyerinin başlangıcında üçüncü bölgenin kenarları başta olmak üzere santrfor ve forvet arkası olarak da çok sayıda sınav vermişti. Sabitzer hiçbir zaman göz alıcı bir yeteneğe yahut olağanüstü tekniğe sâhip bir oyuncu olmadı o çalışkanlığı, taktiksel kavrayış ve uyum yeteneği, topsuz oyun ustalığı, liderliği ve profesyonelliğiyle modern oyunun pozisyon çeşitliliği en geniş orta saha oyuncuları arasında yerini aldı. Sabitzer, spesifik bir profil değildi bu başlangıçta genç oyuncular için çoğu kez bir dezavantaj kabul edilse de Sabitzer gibi saha içi katkı repertuarı zengin örneklerde mevzu bahis oyuncuların, modern oyun üzerinde "İsviçre çakısı" etkisi yapmasına olanak sağlamaktadır. Avusturyalı modern oyun canavarı, kariyerinin başından beri farklı pozisyonların dinamiğiyle yüzleşti fakat Sabitzer'in çok yönlülüğünün onun profil etiketi hâlini alması Leipzig döneminde Ragnick ve Nagelsmann gibi taktiksel açıdan yoğun ve oyuncuların orijinini dönüştürme hususunda kararlı ve cesur teknik adamlarla çalışmasıyla gerçekleşti. Sabitzer hâlen merkez orta saha ve kanat pozisyonlarında mekik dokuyor ve başlık boyunca ifâde ettiğim vasıfları sebebiyle çalıştığı teknik adamların gözünde, ortalama üstü performans sunacağından şüphe edilmeyen güvenli bir liman olma kozuyla çok câzip bir opsiyon olmaya devâm ediyor.
BASTİAN SCHWEİNSTEİGER
Schweinsteiger'ın merkez oyun profilini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Çünkü bu yazının konusu pozisyonel dönüşümleriyle yeni bir misyon üstlenip modern oyunda kalıcı olmayı ve klasikleşmeyi başarmış futbolcuların bu dönüşüm sürecine ışık tutmak. Schweinsteiger kariyerinin başında asla saf bir çizgici olmadı. Kanat forvet olduğunu ve bu mevkide tutunamadığını iddia etmek ise en kibar tâbirle dikkatsizlik olur. Schweinsteiger, Beckhamvâri bir orta saha sol-sağ iç oyuncusuydu fakat bu pozisyon için sürati ve dripling kabiliyeti vasat seviyede kalıyordu. Hâl böyle olunca 2003-2004 sezonundan itibâren belirgin olacak şekilde Ottmar Hitzfield'ın rehberliğinde bir merkez orta sahaya evrildi. Oyunu çift yönlü oynayışı, temposu, agresyonu ve ortalamanın üstündeki tekniğiyle bu pozisyonu yıllarca domine etti. Eğer Bastian kanat pozisyonunda kariyerini sürdürseydi mevcut kariyer prestijini ve kalıcılığını inşâ edememekle birlikte Almanların disiplin açısından sarsılmayan mekanik kusursuz görev adamlığıyla dolu ama fabrikalaşmış ve tekdüzelikten paslı balkon demiri tadı veren futbolcu yetiştirme anlayışının da algısal kurbânı olacaktı fakat o, usta taktisyen Ottmar Hitzfield ile birlikte orijininde mevcut olan vasıfları mevkisel bir armoniye uyarladı ve yeni profiline merhaba dedi. Almanya Kross sonrası dönemde hâlen teknik ve görece çift yönlü bir merkez orta saha arıyor. Bastian dünya futbolu için de evrensel bir figür fakat eminim ki yerel bazda en çok hasreti çekilen oyuncu prototiplerinin başında geliyor. İlginç bir anekdotu daha paylaşmakta yarar görüyorum, Bastian Schweisnteiger kariyerinin son iki sezonunda stopere evrilmiştir. Teknik dinamo panzer, yaşadığı sakatlıklarla birlikte merkezdeki tempo belirleyen kimliğini kaybetmesinden mütevellit MLS liginin düşük temposu ve kırıcı-yoğun olmayan hücum akışkanlığı sebebiyle stoper pozisyonunda 42 maçta görev yapmıştır bu pozisyonda 5 asist verimi sunmasıyla eski kilit açıcı günlerine bir reverans yapmayı da ihmâl etmemiştir. Bastian Schweinsteiger iyi ki bu dönüşümü yaşadı ve mevcut kariyer saygınlığına kavuştu. Hâlâ sahada onun gibi profesyonel bir bilinç, bakış açısı, komple bir merkez profili ve bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsın temellendirdiği enerjiyle oynayan oyuncuları çok arıyoruz. O, bu oyunu güzelleştiren bir adamdı ve başta Bayern Münih taraftarları olmak üzere futbolseverlere pek çok güzel anı hediye etti.
HAKAN ÇALHANOĞLU
Hakan Çalhanoğlu futbolseverlerimiz tarafından millî takım performansıyla zaman zaman eleştiriliyor. Çünkü Hakan kariyerinin başında merkeze sıkça esneyen bir sol kanat oyuncusuydu ve Milan döneminde ise sıkça on numara pozisyonunda değerlendirildi. Dolayısıyla futbolun derinine temas edecek donanımda olmayan futbolseverler Hakan'ın son 3-4 senedir geçirdiği mevkisel dönüşümün ayırdına varamayıp oyuncudan hâlâ son derece üretken, maçın kaderini tâyin eden skorcu bir orta saha performansı bekliyor. Avrupa'da 2 sezondur modern oyunun elit seviye performanslarından birini sunan Hakan'ın bilhassa bizim futbolseverlerimiz tarafından son kullanma târihi geçmiş algılar sebebiyle eleştirilmesi oldukça trajik bir durum. Bu başlıkta; Hakan'ın nasıl modern futbolun ikna edilmiş ustaları arasına girebildiğine ve oyuncunun, pozisyon ve misyon bakımından dönüşümü sonrasında nasıl bir profile büründüğünden bahsederek Hakan'ın hakkını teslim etmeye çalışacağım. Hakan'ı bu listeye özellikle bu amaç için ekledim. Hakan Çalhanoğlu, elit bir pasör vizyoner. Derin merkeze ve regista rolüne konumlanmasıyla birlikte usta bir modern oyuncuya dönüştü. O, çok kaliteli fakat "doğru kurguyla" fark yaratan bir oyuncu. Çok pasif-yavaş değil. Topsuz oyun vizyonu da harika. Tackles yatkınlığı çok teknik bir oyuncuya göre fazlasıyla geçerli seviyede. Hakan tek başına sadece duran toplarda fark yaratabilir ama ondan verim almanın en güvenli yolu onu, sisteminizin önemli parçası kılacak bir düzen oluşturmaktır. Simone Inzaghi, Hakan'ı "rolüne kavuşturdu." Hakan hep çok iyi bir futbolcuydu fakat beklentiler onun profiliyle uyuşmuyordu. Unutmamak gerekir ki Hakan'ı mevcut rolünde ilk deneyen kişi, 1 maçlığına da olsa Giampaolo'ydu (2019/Udinese deplasmanı).
Yorumlar
Yorum Gönder