BİR GOLDEN DAHA FAZLASI: EDİN DZEKO


    Edin Dzeko, 2023 yazında Fenerbahçe'ye dâhil olup takıma doğrudan seviye atlatan "Dzeko, Tadic, Fred üçlüsünün" en düzenli katkı sağlayan unsuru. 38 yaşında olan Dzeko, geçen sezon Batshuayi ile forma savaşı vermiş ve Belçikalıyı yedek kulübesine hapsetmişti. Dzeko, bu sene ise Fenerbahçe'de 27 yaşındaki En-Nesyri, Galatasaray'da 31'lik Icardi, güncel en iyi santrforlar arasında bulunan 25 yaşındaki Osimhen ve Beşiktaş'ta ise 34'lük Immobile ile rekâbet edecek. Yaş olgusu, onun performansı üzerinde oldukça etkili fakat kendisinden daha genç ve daha diri mevkidaşları ile rekâbete girmesine engel değil. Çünkü o, oyununu salt fizikalite üzerine inşâ etmiş bir futbolcu değil.

    Dzeko, maç izlerken ağzımdan düşmeyen "yorulan santrfor kazmalaşır" vecizesine kanıt sunan çok sayıda kaçırdığı golle ve hatalı yahut tembel pas tercihlerinde bulunmasıyla zaman zaman Fenerbahçe kadrosunda aldığı süre taraftarlar arasında tartışılan bir oyuncu hâline gelmektedir. Dzeko bana göre Fenerbahçe'de bulunduğu günden itibâren takımın en ciddi skor kozu ve oyun sisteminin en mühim parçası. Bu yazıda Dzeko'nun Fenerbahçe'deki işlev bilançosunu ele alacağım, elbette bu süreç, her yazımda olduğu gibi oyuncunun profiline ve taktiksel unsurlara çok sayıda atıfta bulunarak gerçekleşecek.

    Dzeko bir pivot santrfor. Pivot santrforlar alışılagelmiş net bitirici santrforların aksine başta ceza sahası içindeki gol sorumluluklarıyla berâber, rakip savunmayla kırışma, oyun kurulumuna katkı sağlama yeri geldiğinde set kurulumunda aktif rol oynama gibi yeterliliklere sâhip oyunculardır. Net bitirici olup pivotallik özelliği taşımayan santrforlar topla buluşamadıkları anlarda oyun içi etkinliklerini yitirirken pivot santrforların rakibe tehlike arz etmesi  için topla buluşmaları şart değildir.  Çünkü onlar "topsuz oyunda da gol atmaya" devam etmektedir fakat bu gol doğrudan scoreboard'a yansımadığı için futbolun derinine ve inceliklerine nüfûz edemeyen futbolseverlerin gözünde bir anlama karşılık gelmemektedir. Pivotlar fizikal ve teknik pivotlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu iki özelliği de profilinde barındıran santrforlar mevcuttur. Yazımızın merkezindeki Edin Dzeko, Roma'daki son senelerine değin hem fizikal hem teknik bir santrforken günümüzde fizikal pivotalliğini büyük oranda yitirmiş ve salt teknik diyebileceğimiz bir pivot santrfora dönüşmüştür.

    Dzeko, 2024-2025 sezonuna bir önceki seneden çok daha görkemli başladı. Mourinho'nun Fenerbahçe'sine tatsız bir sürpriz yapmaya çok yaklaşan ve eleme maçlarında Beşiktaş'ı da oldukça zorlayan İsviçre temsilcisi Lugano maçlarında kilit rol oynadı. Geçen sene özelinde taşıyıcı, forvet karakterli kanatların yerine durağan ve servisçi kanat rotasyonunun tercih edilmesi Dzeko için bir handikaptı. Tutucu, top alan, oynarken oynatan bir santrfor olan Dzeko, koşu alışkanlığı olmayan çizgici partnerleriyle (Tadic ve İrfan) bilhassa sezonun ikinci yarısında ciddi bir profil uyuşmazlığı yaşadı. Geçen sezon özelinde, etrâfının mantıklı bir şekilde donatılmaması sebebiyle Dzeko: "Yanlış toprağa ekilmiş, nâdide bir çiçekti."

    Dzeko'nun Fenerbahçe'deki işlev bilançosunu merkeze konumlandırdığım bu yazıda, temel hareket noktamız "eleştiriler" olacak. Dzeko'nun en çok eleştirildiği iki konuya vereceğim yanıtlar sâyesinde Dzeko'yu aklamaya değil -Bosna incisinin buna hiç ihtiyâcı yok- futbolseverleri akılcı bir bakış açısına sevk etmeye çalışacağım. Hazırlık paslaşmaları bitti şimdi yazının, hücum zamanı!

1- Dzeko çok gol kaçırıyor ve çok sayıda pas hatası yapıyor.

    Evet Dzeko, çok basit pozisyonların finalini, klasına ve kariyer prestijine yakışmayan bir şekilde yapıyor. 2. bölgenin merkezinde ve bilhassa ileri ucunda çok sayıda pas hatası yapıp atak akışkanlığını engelleyebiliyor. Bu iki sorunun da temel noktası "enerji." Dzeko ayağına bekleyen, siz beni besleyin gerisine karışmayın diyen bir oyuncu olmadığı için saha içindeki hemen hemen her aksiyona katılmaya çalışıyor. Bu alışkanlık-tercih pivotluğun şanından olsa da 30'lu yaşlarını geçmiş oyuncular bu oyun içi aktifliğin bedelini yorgunluğun sebep olduğu karar ve psiko-motor eylemler ikilisinde yaşadığı aksamalarla öderler. Dzeko, zihninde o pası çatala gönderiyor ve taraftarına doğru koşıp seviniyor, akan oyunda o pası arkadaşının ayağına tembelce-yumuşakça- değil şiddetli bir şekilde isâbeti sağlayarak gönderiyor, bunları zihninde simule ediyor fakat gerçek senaryoda enerji devreye giriyor ve diyor ki: " Artık eski Dzeko değilsin, hâlâ zekisin ve vizyonersin ama zihnindekileri hakikâte kavuşturacak bir enerjin yok." hâl böyle olunca da Dzeko, sekme yapan bir silah gibi hedefi hayâl ettiği yerden vuramıyor ve genel amacından sapıyor. Özetle Dzeko'nun kaçırdığı goller ve yaptığı pas hatalarının en büyük nedeni, oyuncunun yaşı sebebiyle yüzleştiği enerji sorunudur. Beyin(düşünce) ile pratik arasındaki koordinasyon sorunu, Dzeko'yu süreci emânet edebileceğiniz ama finalde aksamalar yaşayan, takımınızın kaderini belirleyecek bir gol pozisyonunun başrolünde görmeyi istemeyeceğiniz bir oyuncu hâline getiriyor. Bu sorunun en net çözümü; Dzeko'nun marke değil demarke kalmasını sağlamak ve profesyonelliğiyle, iyi niyetiyle, özverisiyle üstlendiği yoğun misyonu Dzeko'nun üzerinden biraz olsun almak ve onun yükünü hafifletmek olacaktır. Jose Mourinho, bunu eminim ki düşünmüştür üstelik En-Nesyri hamlesi de Dzeko'yu aldığı dakikalar bakımından ciddi ölçüde rahatlatacaktır. Dzeko, hâlâ etkili bir gol silahı fakat ligin en iyi finalcisi, bitiricisi, golcüsü değil buna rağmen o, ligin en etkin ve en tehlikeli 9'u.

2- Dzeko, bir golcüyle örtüşecek şekilde en ileri uçta değil de gerilerde- derinlerde konumlanıyor.

    Bu eleştiri, cümlenin taşıdığı yargı bakımından tamamen doğrudur fakat cümlenin başrolü Dzeko'nun bir pivot santrfor olduğunu düşündüğümüzde ciddi mantık hataları taşımaktadır. Pivot santrforlar; bağlantı kurma, derine yanaşma, akan oyunda köprü rolü üstlenme, demarke yahut marke kalışlarıyla takıma bir taktiksel esneklik sunma gibi vasıflara sâhiptir. Bu sebeple Dzeko'dan, Icardi, Batistuta, Shearer gibi klasik net bitiricilerde gözlenen, yoğun şekilde ceza sahasına konumlanması gibi bir durum beklenemez. Aşağıdaki ısı haritası grafiklerine baktığımızda sol tarafta yer alan Dzeko'nun ısı haritasının, sahanın çeşitli bölgelerinde Icardi'den daha pastel tonlara ve çok daha yoğun bir renk trafiğe sâhip olduğunu görüyoruz. Bu durumun başlıca sebebi oyuncular arasındaki profil farklılığı, bir başka deyişle Dzeko'nun bir pivot, Icardi'nin ise tipik bir son vuruş ustası, ceza sahası içi ceza kesicisi olmasıdır.


    

    Dzeko bir pivot olduğu için oyun karakteristiği buna emrettiği için sıkça gezinmek ve her atağa en gerilerden, derinlerden bile müdâhil olmak mecbûriyetindedir. Dzeko, yeri geldiğinde takım boyunu kısaltıp uzatması, ileri uçtaki konumlanışıyla rakip stoperlerin duruşuna, onu abluka altına alışına, zihninde satranç oynayan bir Kasparov gibi karar vermesi, bağlantı oyununda, set kurulum ve geçişlerinde merkezi rahatlatması, iç koridor koşularına zemin hazırlaması, toplu-topsuz oyunda Fenerbahçe'nin en etkin oyuncusu olması sebebiyle ölümcül bir pivottur. Süreç içerisinde genel toplamda elit bir santrfor olma özelliğini yitirse de oyun profili hususunda hâlâ elit bir pivottur. Dzeko, Afrikalı pivotlarda rastladığımız, ceza sahasına yerleşen savunmayı yıpratan-stoperleri yutan- oyunun teknik kısmına müdâhil olmayan bir pivot değildir, Dzeko son derece zeki, vizyoner, topla temastan sakınmayan, oyunun mutfağında yer almayı seven ve yeri geldiğinde Afrikalı pivotları andıran sahte koşular atmaya da bayılan bir "derin pivottur."  Nasıl ki bir operacı pazar yerinde değil de konserde bağırdığında sanatçı kabul ediliyorsa ülkemizdeki basmakalıp futbol anlayışı sebebiyle bir santrfor, sahanın derinlerinde ne kadar harikalar yaratsa da üçüncü bölgede, bir başka deyişle yalnızca mevkisinin diziliş kısmından ibâret olan alandan uzaklaştıkça bizim futbol izleyicimiz tarafından kınanmakta ve bir şeyleri yanlış yapıyor yanılsamasının ardı arkası kesilmez hücumlarına mâruz kalmaktadır... O, futbolseverlerimize yabancısı oldukları bir pivotal ders veriyor. Fakat bu derse tâlip tutarlı ve taktiksel farkındalığa sâhip taraftar sayısı oldukça az. Dzeko, Türkiye serüveninde maalesef, amfisi tenha bir profesör yalnızlığı yaşıyor.


ÖZET:

    Edin Dzeko, Fenerbahçe târihinin en estetik yahut en bitirici santrforu değil. Dzeko, Fenerbahçe forması giyen en komple, en zeki, en modern ve en dominant santrfor. Oyuna, profilinin karakteristiğiyle bu denli etki eden başka bir santrfor henüz çubukluyu terletmedi. Topun üçüncü bölgeye zaman zaman tıkanarak yani bir akışkanlığa sahip olmadan ulaşması, teknik adamların ona yüklediği rol, marke kalmayı değil de demarke kalmayı sevmesi sebebiyle Dzeko, enerjisini finallere bitirişlere tam anlamıyla ayıramıyor ve hatalı final tercihleriyle harika bir filme vasat bir son yazan yönetmenleri andırabiliyor fakat o, toplu ve topsuz oyundaki elit pivotalliğiyle Fenerbahçe için "bir golden daha fazlası" olmayı başarıyor. Evet, Edin Dzeko bir golden çok daha fazlası! Fenerbahçe'nin bir maçını izlerken aklıma gelen bu slogan, tüm etkileyiciliğine, Dzeko'nun tüm işlevselliğine rağmen şu hakikatin yadsınamazlığını engelleyemiyor. Her güzel şeyin fazlası zehir, Dzeko'nun da. Bu doz aşımını engelleyecek faktör, Mourinho'nun Dzeko'nun enerjisini tasarruf altına alacağı oyun içi misyon dağılımı, planı ve her ne kadar Dzeko seviyesinde bir pivot olmasa da kulüp târihinin en astronomik yatırımı olan ve Fenerbahçe'nin kenar servisçiliğinden (Tadic, İrfan, Kostic) en çok randımanı alması beklenen En-Nesyri'nin ilk 11'de daha çok süre alması. 


KAPANIŞ 

    Fenerbahçe'de yıllardır süregelen başarısızlık gerilimi sebebiyle oyuncular ve teknik adamlar çok sert eleştirilere mâruz kalıyor. Bu gerilim çözülünce, negatif hava dağılacak ve Fenerbahçeli futbolseverler hem taktiğe hem oyuncu profiline kısacası futbolun iklimine çok daha olumlu bakacaklar. Bu gerilimi çözebilecek en iyi teknik direktörlerden birisi The Special One, Jose Mourinho'dur. "Mourinho- Fenerbahçe birlikteliğinin lüksü" bir başka yazımın konusu fakat Fenerbahçe bu sene hem kadro hem de saha kenarı teknik heyet donanımı bakımından kulüp târihinin en yüksek seviyelerine ulaşmayı başardı, ulaşmaya mecbûr kaldı. Taraftara  düşen artık sâkin olup, sürecin uzmanlarına güvenip bununla birlikte eleştiri melekesini de asla terk etmemek... Dzeko'nun muhtemelen Fenerbahçe'deki son senesi, belki de futbol oynadığı son sene... Adanmış insanları severim. Armayla bütünleşmiş ve futbolunu etik çerçevelerde oynayan hakemleri tavlamaya çalışmadan oynayan oyuncuları severim. Süper Lig'te Fenerbahçe formasıyla atılan 10 gol, Fenerbahçe'nin en yakın rakibinin formasıyla atılan 30 gole denktir. Bu subjektif bir görüş gibi gözükse de akılcı futbolseverler takdir edecektir ki Süper Lig'te bâzı takımlarla gole ulaşmak çok daha konforlu. Bu konfor taktik, teknik, kalite bağlamında değil kartlar, fauller ile doğrudan alâkalı. İşin özü; arkamıza yaslanalım ve ekmeğini-golünü- taştan çıkartan bu müthiş pivotu izlemenin tadını çıkaralım.









Yorumlar

  1. Hocam müthiş yazı elinize sağlık blog bu aralar çok aktif şaşırtıyorsunuz

    YanıtlaSil
  2. Hocam konuyu tek bir tarafıyla değil de farklı açıalrdan ele alışınız ve oyuncuların taktiksel yönlerine değinmeniz yazılarınızı güzel bir yazıdan ziyade hem güzel hem de oldukça nitelikli yazılar haline getiriyor. Başarılarınızın devamını dilerim yazmaya devam edin blogu lütfen daha aktif kullanın. Selamlar.

    YanıtlaSil
  3. Beğenerek okudum emegine sağlık

    YanıtlaSil
  4. Dzeko sezon sonu muhtemelen gidecek hem de hiçbir kupa kazanamadan. Takıma uzun süredir böylesine adanmış başka bie oyuncu görmedim. Twitterda takipteydim sizi birkaç gündür blog yazılarınızı okumaya başladım. 55yaşında bir futbolsever olarak yıllardır izlediğim bu sporla ilgili ilk kez bir seyler okuma heyecanini yazilariniz sayesjnde yasadim. Ellerinize sağlık bu yaziyi da çok beğendim. Muğladan Selam'lar.. FİKRET

    YanıtlaSil

Yorum Gönder