HATIRLATMA: Bloğumun, Johan Cruyff'ün "Benim Oyunum" adlı kitabından ilham alarak hazırladığım "Benim Futbolum" köşesinde, farklı milletlerden futbolculara yer vereceğim. Listeler- ya da seçki- genellikle beş futbolcudan oluşacak. Bu beş ismi, o ülkenin en iyi ya da en kariyerli oyuncuları arasından değil-kaldı ki "iyi" kavramı da görecelidir- benim futboluna şâhit olduğum, bizzat izlediğim ve sempati beslediğim oyuncular arasından seçtim. 2007'de henüz altı yaşımdayken başlayan futbol izleme serüvenimde fenâ oyuncuları izlediğimi de düşünmüyorum. Liste, "futboldan anlayan" herkesi tatmin edecektir. Etmese de sorun değil bu yazı bizatihi bir tatminin ürünüdür. Gâyesi de bir zaman tüneli oluşturmak "Gol!!!" diye bağırışların daha bir içten ve tutkulu duyulduğu yıllara incelikli bir saygı duruşunda bulunmaktır.
1-) LUKA MODRİC
"Benim Hırvatlarım" başlıklı bu yazıda, en sevdiğim Hırvat oyuncular arasında zirveye Luka Modric'i yerleştirdim. Modric, sâdece Hırvatistan'ın değil bana göre yüzyılımızın en önemli on Avrupalı oyuncusundan biridir. Modric'in özelliklerini ayrıntılandırmayacağım eğer buna kalkışırsam yazı asıl formunu yitirir ve bir "Luka güzellemesine" dönüşür, Divan-methiye eserleri- ve Halk şiirimizde bunun yeterince örneği var, meraklı okurlarım araştırabilirler. Modric, benim için Xavi-İniesta sonrası pasör ve taktiksel devingenliği olan merkez orta saha boşluğunu doldurması hasebiyle çok mühim bir futbolcu. Tottenham'da ağırlıklı olarak 6-8 karışımı bir pozisyonel tavırla dripplingini de öne çıkarıp-özellikle orta sahanın sağında görevlendirildiği maçlarda- Real Madrid'de ise Kross ile yakaladığı muhteşem uyum sayesinde-bu uyum, ikilinin birbirlerinin eksiklerini kapatması üzerinde temellenmiştir, Modric'in kondisyonal bağlamda olmayan düşük fizikalitesini, Kross'un güçlü fiziği ve Kross'un "kusursuz" tekdüzeliğini, Modric'in şapkadan tavşan, tavşandan şapka çıkarmasının kapatışı vb.- Modric, 6-8 ya da 10 numara olarak nitelendirilmeyecek kalıplara sığmayan bir orta sahaya dönüşmüştür. Luka'yı, Scholes, Xavi ve İniesta seviyesine en yakın orta saha olarak görsem de o dinamizmi sâyesinde bu iki sihirbazdan da ayrılıyor, kastettiğim elbette topsuz oyun dinamizmi yoksa Xavi ve İniesta da top ile durağan oyuncular değildi aksine İniesta zirvede olduğu dönemde dünyanın sayılı dripplingçileri arasındaydı. Hırvatistan'ı, 2008'de bize elendikleri turnuvadan sonraki süreçte bir maestro edâsıyla yönetişi, Rakitic ve Badelj ile öncülüğünü yaptığı enfes orta saha kurgusu ve sonrasında Brozovic'in de rotasyona dâhil olmasıyla ülkelerini eriştirdikleri üst klasman gerçekten çok etkileyici. Kaç sene daha oynar bilmiyorum fakat makineleşmenin bir salgın gibi yayıldığı ve futbola da sıçradığı-tek kalıp görev adamı futbolcular ve ekstra yetenek repertuarı eksiği olan isimlerin cereyan etmesi- bir dönemde bize müthiş bir rüyâ izlettin Luka.
2-) DARİJO SRNA
Yirmi yıl futbol oynayan Darijo Srna, kariyerinin on beş sezonunu Ukrayna'da geçirdi. Bu onun gözlerden biraz ırak olmasına neden olsa da gönüllerden uzak olması gibi bir durum söz konusu değil. Bu yazıyı teorik tafsilata boğmak istemiyorum, bu yazı serisinde duygusallık, akıldan daha geveze olacak ve daha ağır basacak. Yine de Srna'nın oyuncu profiline kısaca değinmeyi faydalı buluyorum. Srna, her şeyden önce "basit" futbol oynamayı göze alabilen ve başarabilen bir oyuncuydu. Ortalamanın üstü tekniği, üst düzey âidiyeti ve liderliğiyle aktif futbol oynadığı dönemlerde Avrupa futbolunun daima en iyi bekleri arasında yerini aldı. Uzun pasları ve duran top becerisi skora doğrudan etki etmesinde aslan payına sâhipti. Euro 2016'da bize karşı oynadığı milli maç seremonisinde, babasının bir gün önceki vefatından dolayı ağlayışını hala unutmam. Özetle Srna, gösterişsiz de akılda yer edinebilmenin, âidiyetin ve liderliğin yeşil sahalarda vücut bulmuş hâliydi.
3-) IVAN RAKİTİC
Rakitic; başta Modric, Kovacic ve Brozovic gibi isimelerle birlikte Hırvatların 21.yy.da futbola sunduğu en iyi orta sahalar arasındadır. Ivan'ı, sürdürülebilir üst düzey performans bakımından Modric'in ardından, bir satır önce zikrettiğimiz isimler içinde ikinci sıraya rahatlıkla yerleştirebiliriz. Duran top becerisi, pasörlüğü, çalışkanlığı ve liderliği ile Rakitic, en başta Sevilla olmak üzere bulunduğu her takıma müspet bir etki sağladı. Ivan'ın, duran top becerisi özelinde korner kullanışına ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kanâatimce Hırvat orta saha, yüzyılımızın en iyi korner kullanan oyuncusudur. Barcelona hâricinde zirveye oynayan hiçbir takımda forma giymemesi sebebiyle olağanüstü asist istatistiğine sâhip olmamasına rağmen kornerleri onun kadar efektif kullanan çok az oyuncuya rastladığımı söylemeden edemeyeceğim. Sevilla'nın ikonik efsanesi, Modric ile aynı jenerasyonda top oynamanın dönemsel mağduru ama sportif talihlisi, Barça serüvenini, "çıldırtıcı sıradanlığıyla" hayal kırıklığına dönüştüren raket sağlak, Rakitic listede üçüncü sırada.
4-) VEDRAN CORLUKA
Kariyerinde Manchester City, Tottenham ve Bayer Leverkusen gibi önemli istasyonlar olsa da Corluka da tıpkı Srna misâli kariyerinin büyük bölümünü gözlerden uzak geçirdi. Aktif kariyerinin son on yılının dokuzunu Rusya'da Lokomotif Moskova'da geçiren stoper; gücü, dozunda çirkefliği, oyundan kopmayışı, mücadeleci tavrı, defansif pozisyonel çeşitliliğiyle zihnimde olumlu intiba bırakan Hırvat kramponlar arasında. Corluka'nın mücadeleci tavrını ve oyundan kopmayışını merak edenler, oyuncunun EURO 2016'daki grup maçında milli takımımıza karşı gösterdiği performansı izleyebilir. Corluka, defansif anlamda dominantlığının yanında, başındaki sargı defalarca kan sızdırmasına rağmen oyundan kopmamış ve maçın sonuna kadar sahada kalmıştır. O gün, oyunu, tedavisi sebebiyle defalarca durdurduğu için ona çok kızmış olsak da yıllar sonra o maçı anımsadığımızda Corluka'yı, mücâdelesinden ötürü kutlamadan geçemiyoruz.
5-) IVİCA OLİC
Olic, olağanüstü yeteneklere sâhip bir santrfor değildi. Dayanıklılığı, agresifliği, sürati ve sürpriz saha içi aksiyonlarıyla rakipleri üzerinde dâima bir ihtiyat teşkil edebilmiş bir isimdi. Pivot santrfor diyârı Balkan futbolunda, alışılmışın aksine rahatlıkla kanatlarda da ikâme edilebilen oyun stiliyle versatilliğini her defâsında ispatlamıştı. Fakat bazen çok işlevsellik, tek başına yeterli olamayabiliyor, hiç şüphem yok ki Olic de kanat olarak çıktığı her maç için idâresinde olduğu teknik direktörlerini kargışlıyordur. Çünkü Hırvat santrfor her ne kadar esnek bir oyun profili yansıtsa da randıman bağlamında aynı sonucu gösteremiyordu. Bilhassa 2010'dan sonra kronikleşen sakatlıkları ve kariyeri süresince çok yönlü stilini emniyet veren bir skorerlikle birleştirememesi sebebiyle Olic, bir türlü kendisinden beklenilen seviyeye erişemedi ama Bundesliga'nın ve en başta Hırvat futbolunun özgün kramponları arasında yerini aldı.
BONUS: MLADEN PETRİC
Petric'in alâmet-i farikası, kestirilemez oluşuydu. Petric'i gereksiz bir pozisyonda vole deneyip atağı imha ederken de bilakis çok zor bir pozisyonda akrobatik bir vuruşla skor kaydederken de serbest vuruştan attığı golle gözlerin pasını silerken de saçma sapan bir performans verirken de görebiliyorduk. Biraz önce saydığım durumlar bir futbolcu için oldukça doğal sayılabilir ama Petric, tüm bu özellikler arasında o kadar sık geçiş yapıyordu ki biz hangi Petric'i izlediğimizi şaşırıyorduk ve o futbola vedâ ettiğinde tasavvurumuzda tatmin edici bir kariyer değil azgın ve dur durak bilmeyen bir performans zikzağı kaldı. Petric'in en iyi kariyer dönemleri, listemizin beşinci beşinci sırasında ikamet eden Olic gibi Hamburg'ta geçti. Bir sezon boyunca birlikte oynadılar ve Hamburg, gurbetteki Hırvatların işbirliğinden tek sezonda toplam 46 gollük bir verim elde etti. Petric'in Basel'deki performansı da harikulâdeydi. İlk ciddi milli takım turnuvası olan EURO 2008'de mevkidaşı Olic ve Hırvat futbolunun dünyaya en büyük armağanı olan Modric ile birlikte ülkesinin en çok beklenti beslediği isimdi ama o turnuvada Hırvatistan, arzuladığı ilerlemeye ulaşamamış ve turnuva serüveni, bizim milli takımımız tarafından nihâyete erdirilmişti.
Yorumlar
Yorum Gönder